Filenin Sultanları nasıl şampiyon oldu?
www.karar.com köşe yazarı Şule Demirtaş’ın “Filenin Sultanları nasıl şampiyon oldu?” başlıklı yazısı şöyle:
Filenin Sultanları nasıl şampiyon oldu?
Türkiye 2 gün önce çok büyük bir sevinç yaşadı. Filenin Sultanları Milletler Ligi şampiyonu oldu. Öyle büyük bir başarı ki bu, kültürü sanatı şu yanda dursun, spor yazayım istedim. Filenin Sultanları’nı övmek istedim. Başarının mimarlarını görmek istedim.
Bu Türk kadın voleybol takımının bugüne kadar elde ettiği en büyük başarıydı aynı zamanda. VNL ismiyle de bilinen turnuva FIVB üyesi üst düzey kadın millî takımlarının katıldığı, dünyanın en ileri voleybol takımlarının kıyasıya yarıştığı uluslararası bir turnuva. Bu anlamıyla kazanılan kupanın büyüklüğünü anlatmak da anlamsız. Büyük bir kupaydı bu.
Elbette her başarı tesadüfler sonucunda olmuyor. Hele ki söz konusu spor gibi kollektif bilinç kadar bireysel tekamülü de içeren bir branşsa. Türk kadın voleybolunun geçmiş makus talih örgüsünü kırmasında işte bu doğru hamleler söz konusu. Ve ne derseniz deyin işin sonu da o duymaktan usandığımız ancak doğruluğundan hiçbir zaman şüphe etmeyeceğimiz iki gerçekliğe dayanıyor: sorunun tespiti ve çözecek kişinin soruna en vakıf kişi olması.
Ülkede tıkanmış bir konu varsa şunu biliyoruz ve tecrübelerimizle de sabit ki aynı isimlerle çözülemiyor. Ya da aynı çözüm önerilerini ısıtıp ısıtıp getirecek farklı isimlerle de çözülmüyor. Sporda başarı da öyle allı pullu haberlerle, algı manipülasyonlarıyla farklı gösterilebilecek bir konu değil. Ya gerçekçi olmak zorundasınız ya da aynı çizgide ilerleyemeden devam etmek zorundasınız. Kısacası uzun süre aynı istikrarda süren ortalama hal ancak radikal çözümlerle aşılır. Bu başarının arkasında işte bu korkusuz değişiklikler vardı.
Bu anlamda Türkiye Voleybol Federasyonu özelinde Mehmet Akif Üstündağ büyük bir iş başardı. Hem Türk Voleybolu hem de Milli Takım için gösterdiği çabayı kimse inkâr edemez. Eksiklikleri görmesi, tıkanıklığın nerede olduğunu anlaması ve bunun üzerine aldığı kararlar da bunun göstergesi. Herkesin kalbinde bu anlamda makes buldu Üstündağ, bunu oyuncuların kendisine olan tavrında da görebiliyoruz.
Yapılan doğru hamleler şunlardı;
Guidetti ile sistemin tıkandığını anlaması – çözüm olarak getirdiği koç Daniele Santarelli bir defa işe ne kadar önem verildiğinin delili. İktisadi bir soruna makro iktisat hocasını getirmek gibi nokta atışı bir tavır bu. Çünkü Santarelli genç, dinamik ve kısa kariyerine birçok başarıyı sığdırmış bir teknik adam. Risk almayı ve değişiklikleri seviyor.
Vargas’ın Türk Milli Takımına getirilmesi. Hepimiz biliyoruz ki dünyanın en iyi pasör çaprazlarından birisi Küba asıllı Melissa Vargas. O da kısa voleybol kariyerine sayısız başarıyı sığdırmış bir sporcu.
Türkiye’de kulübünün, Çin’de kiralandığı takımın, VNL’de de oynadığı takım Türkiye’nin şampiyon olması elbette tesadüf değil. Bu sporcunun Türk Milli formasına bağlanmasının en büyük sebeplerinden birisi de yine Üstündağ’ın kararlılığı ve doğru politikaları. Dünyanın yine en iyilerinden, Küba asıllı Wilfredo Leon da voleybolun çok ileri bir ülke olduğu Polonya’da Milli Takımında oynuyor. Bu sporcuların milli takıma eklemlenmesi sanıldığı kadar kolay fiiller değil. Önce sporcunun o aidiyeti hissetmesi lazım. İşte Vargas’ın ülkeyi kendi ülkesiymiş gibi benimsemesinin en önemli nedenlerinden birisi Türkiye Liginin yükselmiş çıtası ve kulüp bazındaki memnuniyeti. Tüm dünyanın peşinde olduğu böyle büyük sporcuyu Milli Takıma bağlamak çok çok büyük başarı. Futbolda Ronaldo transferinin voleyboldaki hali dersek abartmış olmayız. İyi ederiz.
Küskün voleybolcuların Milli takım formasını yeniden giymesi. Guidetti’nin uzun süren Milli takım kariyerinde çıta bu kadar yükselmediyse de elbette büyük başarılar elde edildi. Daha önce elde edilmemiş başarılardı fakat zirve değildi. Uzun süren öyküler beraberinde küslükler, sorunlar da getiriyor, hele ki böyle adrenalinin, hırsın, plan projenin zirvesindeki birlikteliklerde. İşte koçun değişmesiyle birlikte küskün voleybolcuların geri gelmesi başarıya giden yolda başattı. Bu voleybolculardan libero Gizem Örge’nin savunma hattına adeta duvar örmesi, dönüm noktası olan pek çok kritik sayının mimarı olması, bunun sonucu olarak da turnuvanın en iyi liberosu seçilmesi geri dönmenin anlamını, kaybedecek bir tek sporcumuzun dahi olmamasının ehemmiyetini ispat etmesi açısından manidardı.
Fedakâr sporcular. “Milli takım için her şeyi yaparım” diyerek oynadığı pozisyondan fedakârlık yapan, pasör çaprazıyken smaçör olmaya razı olan ve 1 ayda bu pozisyon için kendisini inanılmaz geliştiren Ebrar Karakurt. Onun hırsı, azmi, takımı ve seyirciyi ateşlemesi nasıl anlatılır ki. Ülke için bu kadar değerli bir sporcunun başarısını tebrik etmek yerine özel hayatının hakaretlerle, aşağılanmayla yerle yeksan edilmesine çabalayan kimilerine en güzel cevabı yine ülke verdi. Bağrına bastı bu başarıyı. Bu tenkitleri yapanların ülkede şu kızın gönül hoşluğuna sağladığı katkının zerresi kadar katkısı olmamasını da ekleyelim. Yine bu tür manipülasyonlarla gaza gelip sporcusunu harcamayan fedarasyona ve Üstündağ’a teşekkürler. Ebrar da şampiyon olur olmaz ilk olarak “Başkanım, şampiyon olduk” diyerek kendisine sarılmıştı zaten.
Takım Kaptanı Eda Erdem Dündar’ın liderliği de anlatılamaz. Gerçekten kariyerini bu yaşa kadar bu kadar mükemmel yönetmek az insana nasip. Okullarda dersi verilir. Polemiksiz, hedef odaklı, sevgi dolu ve kararlı.
Kısacası etkisinden uzun müddet çıkamayacağımız bu başarı isimlerini saydığımız, sayamadığımız kocaman bir emeğin ürünü. Daha iyiye gitmek bu ülkenin hakkı. Şu çorak günlerde yüreğimize açılmış fıskiye bu şampiyonluk. Tebrikler Kızlar.